Anne adaylarının doğum şekliyle ilgili fikirleri birbirlerinden çok farklı olmaktadır.
Yeni bir kavram olmayan doğal doğum bilinen zamanın başlangıcından beri kadınların doğum anında yaşadıklarını tanımlar. Yanlızca 300 yıl önceki Fransa’da forsepsin bulunmasıyla kadının doğum sırasında birisinden yardım alması ve bebeğin doğması değil doğurtulması ifadesi ortaya çıkmıştır. Modern doğum biliminin ortaya çıkması sonucunda doğum çoğu kadın için bir hastanede gerçekleştirilen tıbbi bir olay halini almıştır.
Bazıları 21. yüzyılda doğum yaparken acı çekmeye ne gerek var diyerek mümkün olan her türlü ağrı engelleyici yöntemin kullanılmasını isterken bazıları da kadınlar binlerce yıldır ağrı ile doğum yapmaktalar, ben de bunu yaşamak ve bununla başa çıkmak istiyorum demektedir. Bu yaklaşımların hangisi doğrudur demek zordur. Ancak kişisel beklentiler ve değer yargıları, psikolojik olarak neye hazır olmak gerektiğini belirlemektedir.
Ağrılı eylem ve doğumun kadının kontrolü dışında gerçekleşiyor olması zor bir duyusal deneyimi anne adayına yaşatacaktır.
Damardan verilen ilaçlar, lokal anestezi, sinir blokları veya genel anestezi gibi bir çok farklı yöntem içinde en etkin ve yaygın kullanılanı epidural anestezidir. Epidural ile bebeğin doğurulma çabası bebeğin başının baskısının bazen ağrısız bazen ağrılı olarak, ama doğal doğumla karşılaştırıldığında daha az keyifsizlikle algılanmasını sağlamaktadır. Doğumun aktif aşamasında epidural anestezi yapılmış kadınlar daha rahat olmaktadır. Doğal veya ağrılı doğum her kadın için arzu edilen bir deneyim olmayacaktır. Çok yoğun bir acı ve yorgunluk ile birlikte olduğu için birçok anne adayı doğumu doğal koşullarda yapmanın etkilerinden uzak kalmak istemektedir.
Buna karşın, epidural uygulanmadığında doğum doğal ve daha az tıbbi etki ile gerçekleşir. Epidural uygulandığında damaryolunun açık olması, bebeğin kalp atışlarının elektronik olarak izlenmesi ve genellikle de yatarak doğum eylemini yaşamak gerekecektir. Bunlar gözönüne alındığında doğal doğum sırasında rahat hareket edebilmek, duş alabilmek ve doğada olduğu gibi doğurabilmek bir avantaj olarak gözükecektir. Zor bir olayla başa çıkmak gibi doğal doğum da başarıyla sonuçlandığında kadın anne olmanın duygusal keyfini de çok yoğun olarak yaşamaktadır.
Anne adayı kendi tercihi ne olursa olsun farklı olaylarla karşılaşabileceğine ve tıbbi olarak epidural anestezinin yapılamayabileceğine de kendini hazırlamalıdır. Hastaneye gidildiğinde doğum rahim ağzının hızlı açılmış olmasına bağlı olarak çok ilerlemiş olabileceği gibi epidural kateterin yerleştirilemeyeceği çok acil durumlar da oluşabilir.
Çok ciddi ağrıya neden olabilen doğum sancıları sırasında ağrının giderilmesi için kullanılan epidural anestezinin doğum süreci ve bebeğin sağlığı için olumlu etkilerinin olup olmadığı anne adaylarında ve ailelerinde işlemle ilgili kaygılar ve çekinceler oluşturmaktadır. Epidural anestezi annenin isteği ve kadın-doğum ve anestezi uzmanlarının onayı ile yapılmalıdır.
Doğumun başlaması ve hastaneye yatış yapıldıktan sonra düzenli olarak oluşan kasılmalar ve rahim ağzındaki açıklığın 4 santimetreye ulaşmasıyla doğumun artık kesinleştiğinden emin olunduktan sonra epidural kateter yerleştirilir.
Anne adayı yatağın kenarına gelecek şekilde oturtulur veya bir yanı üzerine uzatılır. Sırt bölgesi antiseptik sıvılarla mikroptan arındırılır. Steril örtüler ile kateterin takılacağı saha örtülür. Anne bedenine C şeklinde bir pozisyon verilerek kataterin konulacağı alan belirlenir ve çok ince uçlu enjektörler kullanılarak lokal anestezi yapılır. Omuriliği çevreleyen ve kat kat sıralanmış olan zarlardan en dışta olan geçilerek epidural aralığa ulaşıldığında baskı veya itilme hissedilebilir, ancak hastanın pozisyonun bu aşamada korunması çok önemlidir. Aralığa ulaşıldıktan sonra iğnenin içinden daha ince olan plastik bir boru şeklindeki katater itilerek yerleştirilir ve iğne çekilir. Kateter bu şekilde omuriliğin içinde değil yanında kalmış olur. Kateterden verilen ilaçlarla sinirlere ulaşılarak istenen etki başlatılır (Resim1, 2).
Epidural anestezinin uygulanması çoğu hastada problemsiz olur ve etkisini sorunsuz olarak yapar. Kaslarda da zayıflığa yol açan çok derin etki veya leke tarzında da denilen bazı alanlarda ağrıyı kesmede yetersiz kalması veya tek taraflı etkinin oluşmasına rastlanabilir.
Birçok çalışmada, rahim ağzındaki açıklık yeterli düzeye ulaşmadan önce epidural analjezi uygulanan kadınlarda sezaryanle doğum oranlarının arttığını göstermiştir. Daha düşük dozlar ve farklı ilaçların kullanılmasıyla hastanın yürümesi, ayaklarını hareket ettirmesi ve doğumu sorun olmaksızın yapabilmesi mümkün olmaktadır.
Epidural analjezide kullanılan ilaçlar esas olarak verildikleri noktada yerel olarak etki etmekteyse de az da olsa anne kan akımına da geçmektedir. Yan etkiler çoğunlukla bu geçişin sonucunda gerçekleşmektedir. Ortalama sekiz hastada bir ile en sıklıkla karşılaşılan etki olan kan basıncında düşme yakın takip, daha fazla miktarda damariçi sıvı verilmesi ve basınç yükselten ilaçların kullanılması ile engellenir. Eylemin yavaşlaması sonucunda ilaçla doğum ağrılarının desteklenmesi gerekebilir. Özellikle ikinci aşamanın yavaşlaması forseps kullanılma olasılığını belirgin arttırmaktadır. İlk doğumunu yapacak olan kadınlarda epidural yapılması normal doğum yapma şansını azaltabilmektedir. Bu yavaşlama epiduralin pelvik tabandaki kaslar üzerindeki etkisiyle bebeğin başının kanal içindeki ilerlemesinin etkilenmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Mesane kaslarının etkilenmesi sonucunda idrar yapamama ve kaşıntı, bulantı, kusma, titreme gibi ilaçların yan etkileri de gözlenebilir.
Epidural anestezinin sonucunda karşılaşılan ve daha az rastlanan yan etkiler yanlışlıkla dura denilen zarın delinmesi sonucunda oluşan uzamış ve bazen çok şiddetli olabilen başağrısı (100’de bir); üç aya kadar devam eden hissizlik alanlarının oluşması (550’de bir) ve epiduralin etkisiyle zayıflık veya duyu kaybı olarak ortaya çıkan alanların üç aya kadar kalmış olması (10000’de dört) olarak sıralanabilir. Daha ciddi yan etkiler kalıcı sinir hasarı, havale ve kalp veya solunum zorluklarıdır (20000’de bir). Ölüm çok ender rastlanan bir olaydır (200000’de bir) .
Epiduralin bebek üzerindeki etkileri anne kan akımına geçen miktara bağlı olarak ilk saatler içinde hızlı soluma ve kan şekerinde düşme gibi çok az rastlanan ve geçici olan etkiler olabilir.
Bu yöntemin kullanılmasıyla ilgili kaygılar sıralandığında üç soru öne çıkmaktadır.
1. Felç olur muyum?
Epidural anestezi ile bir komplikasyon olmadığı sürece kalıcı felç oluşmamaktadır.
2.Sırt ağrım olur mu?
Doğumdan sonra epidural yapılsın veya yapılmasın altı aya kadar devam eden ve gebelikte kas-iskelet sistemimde oluşan değişikliklere bağlı olan kas kökenli sırt ve bel ağrıları oluşmaktadır. İstirahat, sıcak uygulama ve doğru oturma ve emzirme pozisyonlarının uygulanmasıyla belirgin olarak bu ağrılar azaltılır. Kateter yerleştirilen alanda ise ender olarak ilaç kullanımını gerektiren ve birkaç hafta devam eden duyarlılık olabilir.
3. Bebeğim verilen ilaçlardan etkilenir mi?
İlaçların verildiği alan kan akımıyla doğrudan ilişkili olmadığı için bebeği etkileyecek düzeyde anne kan akımına geçiş çok sınırlı olarak gerçekleşmektedir.
Dr.Hakan Turan
Resimler için kaynaklar:
www.pregnancy.about.com
www.aasc-norwalk.com
www.tumj.tums.ac.ir